Üsküdar Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen ve bu yıl 6.’sı gerçekleştirilen BaCI (Basic Clinical and Multimodal Imaging) Konferansı büyük ilgi gördü. Bu önemli etkinlikte, Stanford Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi uzmanı Prof. Dr. Maheen Adamson, özellikle beyin hasarlarının cinsiyetlere göre farklılık gösterip göstermediği konusuna değindi ve güncel araştırmalar ışığında kadınların beyin sağlığıyla ilgili önemli verilerini paylaştı.
Prof. Dr. Adamson, yaptığı açıklamada, “Dünyada beyin hasarı olmadan önce dahi kadınların depresyon oranlarının erkeklere kıyasla daha yüksek olduğunu gösteren pek çok yeni çalışma mevcut. Beyinde meydana gelen hasarlar, depresyon ve demans gibi nörolojik bozuklukların ortaya çıkmasında tetikleyici rol oynuyor. En eski ve geleneksel teşhis yollarından biri, kişinin kafasını çarpmış olmasıdır; çünkü travmatik beyin hasarları, kadınlarda farklı semptomlar ve sonuçlar doğurabiliyor.” şeklinde görüşlerini dile getirdi.
Konferansta, nörogörüntüleme teknolojisinin bireyselleştirilmiş tedavi planlarının oluşturulmasında nasıl kullanılabileceğine de geniş yer verildi. Prof. Adamson, “Her bireyin beyin fonksiyonları farklıdır; bunlar genetik ve çevresel faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterir. Beyin, özellikle çevreden gelen uyarılara oldukça duyarlı bir organdır. Kadınların bir duruma tepki verme biçimi, erkeklerden farklıdır ve bu farklılık beyin aktivitelerinde de gözlemlenebilir.” diyerek bu durumu vurguladı.
Beyinde Yaralanma ve Cinsiyetler Arasındaki Farklılıklar
Yaralanma durumunda, beynin cinsiyete göre farklı tepkiler verdiğine dikkati çeken Prof. Dr. Adamson, “Elde ettiğimiz bulgular; kadınların vertigo, denge sorunları ve bilişsel fonksiyonlarda erkeklere kıyasla daha fazla şikayet bildirdiğini gösteriyor. Ayrıca, psikiyatrik hastalıklara yakalanma oranları da kadınlarda daha yüksektir. Bu durum, kadınların klinik açıdan daha fazla depresyon ve bunama riskiyle karşı karşıya olabileceğini ortaya koyuyor. Güncel araştırmalar, kadınların beyin hasarından önce de depresyon oranlarının daha yüksek olduğunu gösteriyor ve bu durumun, beyin hasarından sonra ortaya çıkan semptomlara da yansıdığı düşünülüyor.” ifadelerini kullandı.
Prof. Adamson, “Beyin hasarından yaklaşık 10 yıl sonra, kadınların korteks kalınlığı orijinal boyutuna ulaşmazken, erkeklerde bu durum söz konusu değildir. Bunun nedenini henüz tam anlamış değiliz. Ayrıca tedavi süreçlerinde de farklılıklar ortaya çıkıyor; EEG raporlarına göre, kadınlar bu teknolojilere erkekler kadar iyi yanıt vermeyebiliyor.” diyerek, cinsiyetlerin tedaviye yanıtında gözlemlenen farklılıklara dikkat çekti.
Sanal ve Artırılmış Gerçeklik ile Beyin Tedavisi
Konferans kapsamında, sanal ve artırılmış gerçeklik teknolojilerinin nörolojik tedavilerde yeni bir çığır açtığını belirten Prof. Adamson, “Özellikle travma sonrası hastalar için, hayal gücüne dayalı tekniklerin tedaviye entegre edilmesi büyük önem taşıyor. Asıl mesele, bu teknolojilerin hastalara nasıl ulaştırılacağı ve kullanılır hale getirileceğidir.” şeklinde konuştu.
Depresyon ve Kalp İlişkisi Üzerine Çalışmalar
Konferansın diğer önemli isimlerinden Maastricht Üniversitesi Nörobilim Uzmanı Prof. Dr. Martin Arns ise, depresyon ile kalp arasındaki ilişkiyi ele aldı. Nörogörüntüleme teknolojilerinin, gelecekte hastalara daha kişisel ve etkili tedavi seçenekleri sunmada nasıl bir rol oynayabileceğine değinen Prof. Arns, “Aslında, en büyük mesele, hayal gücüne dayalı teknikleri hastalara nasıl ulaştırıp, onların tedaviye katılımını nasıl artırabiliriz? Bu alanda yapılan çalışmalar, teorik temeller üzerinde ilerliyor ve inovatif yaklaşımların geliştirilmesine zemin hazırlıyor.” diyerek, araştırmaların önemine vurgu yaptı.
Uluslararası Katılım ve Program Detayları
Teması 2023 yılı için ‘Nöroelektrofizyoloji ve Genetiğin Buluşma Noktası’ olarak belirlenen Kongre, nöroelektrofizyoloji ve genetik alanlarının dünya çapında uzmanlarını ve ilgililerini bir araya getirdi. 03-07 Eylül 2023 tarihleri arasında Üsküdar Üniversitesi’nin NP Sağlık Yerleşkesinde gerçekleştirilen konferansta, 12 ülkeden 60 uluslararası araştırmacı, en yeni nörobilim ve genetik gelişmelerini paylaştı. Ayrıca, nörogörüntüleme teknolojilerinin öncüsü kabul edilen Prof. Monte Buchsbaum’a fahri doktora unvanı takdim edildi.
Bu etkinlik, bilimsel anlamda büyük bir platform olup, alanındaki öncü isimlerin bilgi ve deneyimlerini paylaşmasıyla, nörolojik hastalıkların teşhis ve tedavisinde yeni ufuklar açmayı hedefliyor.
