Alzheimer Hastalığının Küresel ve Türkiye’deki Güncel Durumu
İnsanlık genelinde yaklaşık 57 milyon, Türkiye’de ise 700 bin civarında bireyi etkileyen Alzheimer hastalığı, yaşın ilerlemesiyle birlikte ortaya çıkan ve günlük yaşam kalitesini önemli ölçüde bozan nörodejeneratif bir hastalıktır. Bu hastalık, özellikle yaşlı nüfusta yaygın olarak görülmekte ve toplum sağlığı açısından büyük bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. 2023 yılı, Alzheimer ile mücadelede yeni ilaçların onaylanması ve tanı teknolojilerinde önemli ilerlemelerin kaydedilmesi açısından kritik bir yıl olarak ön plana çıkmaktadır.
Alzheimer Hastalığı ile Mücadelede Uluslararası ve Ulusal Adımlar
Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde FDA’nın yeni bir ilaç olan Lecanemab’ı tam kullanım onayı vermesi, hastalık tedavisinde umut verici bir dönemin başlangıcı olmuştur. Bu yeni ilaç, beyinde hastalığın karakteristik birikintisi olan amiloid proteinlerini temizleyerek, hastalığın ilerlemesini yaklaşık %30-35 oranında yavaşlatmaktadır. Prof. Dr. Başar Bilgiç, bu gelişmenin Alzheimer tedavisinde kayda değer bir başarı olduğunu vurgulayarak, ilacın nadir de olsa ciddi yan etkileri bulunduğunu ve dikkatli kullanılması gerektiğini ifade etmektedir. Ayrıca, Donenemab adlı başka bir ilacın da klinik çalışmalarının sürdüğünü ve benzer mekanizmalarla hastalığın ilerlemesini engellediğini belirtmektedir. Ancak, bu yeni tedavilerin maliyetleri ve uzun vadeli etkilerinin henüz tam olarak bilinmemesi, erişim konusunda halen önemli bir engel teşkil etmektedir.
Tanı Sürecinde Yeni Nesil Kan Biyobelirteçleri
Alzheimer tanısında geleneksel yöntemler beyin omurilik sıvısındaki protein düzeylerine bakmayı içerirken, günümüzde kan biyobelirteçleri kullanımıyla tanı süreci çok daha az invaziv ve kolay hale gelmiştir. Doç. Dr. Bedia Samancı’nın aktardığına göre, kan örnekleriyle yüksek doğrulukla Alzheimer tanısı konabilmekte ve bu gelişmeler sayesinde, hastalar yakınlarının yardımıyla ve ev ortamında bile tanı alabilme imkanına sahip olmaktadır. Ayrıca, İsveç’te gerçekleştirilen yeni bir çalışma, parmaktan alınan küçük kan örneği ile Alzheimer teşhisini mümkün kılacak basit ve erişilebilir bir test geliştirmektedir. Bu yöntem, özellikle bakım verenler ve hastalar için büyük kolaylık sağlayacak ve erken teşhisin önünü açacaktır.
Alzheimer Kampüsü ve Eğitim Çalışmaları
Türkiye Alzheimer Derneği’nin yürüttüğü “Alzheimer Kampüs” projesi, hasta yakınlarına ücretsiz ve çevrimiçi eğitim imkânı sunmakta olup, bu platform aracılığıyla yaşlılık, davranış yönetimi, ilk yardım ve bakım teknikleri gibi geniş bir yelpazede bilgi sağlanmaktadır. Füsun Kocaman’ın belirttiğine göre, 19 Ocak 2023’te başlayan ve ilk altı ay içinde çok sayıda kullanıcının eğitimleri tamamladığı bu platform, ilerleyen dönemlerde gelişmiş teknolojik araçlar ve interaktif içeriklerle desteklenerek, eğitim kalitesini artırmayı hedeflemektedir. Bu sayede, hasta yakınlarının bilgiye ulaşımını kolaylaştırmak ve daha bilinçli bakım yapmalarını sağlamak amaçlanmaktadır.
Eğitim Seviyesi ve Demans Riski Arasındaki Güçlü Bağlantı
Yapılan büyük ölçekli araştırmalar, yüksek eğitim seviyesinin demans ve Alzheimer riskini önemli ölçüde azalttığını ortaya koymaktadır. Prof. Dr. Aslı Demirtaş Tatlıdede, yaşam boyu süren bilişsel ve mesleki aktivitelerin, beyin fonksiyonlarını korumanın anahtarlarından biri olduğunu vurgulamaktadır. Özellikle, karmaşık mesleklere sahip bireylerin, düşük eğitimli kişilere kıyasla, Alzheimer gelişme riskinin %47 oranında daha düşük olduğu gösterilmiştir. Bu veriler, eğitim ve sürekli zihinsel uyarıcı faaliyetlerin, hastalığın önlenmesinde ve geciktirilmesinde kritik rol oynadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Beslenmenin Alzheimer Üzerindeki Etkisi ve Akdeniz Diyeti
Beslenme alışkanlıklarının, demans ve Alzheimer hastalığının başlangıcını önlemede ve geciktirmede önemli bir faktör olduğu bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır. Doç. Dr. Nil Tekin, özellikle Akdeniz tipi beslenmenin, yüksek miktarda zeytinyağı, taze sebze ve meyve, balık ve tam tahıl içeriği ile Alzheimer riskini azaltan en etkili diyetler arasında yer aldığını belirtmektedir. Bu diyette, kırmızı et ve işlenmiş gıdalar düşük miktarda tüketilmekte, sosyal etkileşim ve keyifli sofralar ise beslenme alışkanlıklarının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Ayrıca, MIND diyeti gibi alternatif beslenme biçimleri de korunmaya destek olmaktadır. Bu sağlıklı beslenme şekli, toplumlar arası farklılıklara rağmen, Alzheimer riskini azaltmada ortak bir etki göstermektedir.