Ağız ve yutak bölgesinin nemlendirilmesini sağlayan tükürük, konuşma, yeme ve tat alma fonksiyonlarında kritik öneme sahiptir. Ancak, bu bölgelerde oluşabilen iyi veya kötü huylu tümörler, kişinin hem sosyal yaşam kalitesini hem de genel sağlığını ciddi şekilde etkileyebilmektedir. Tükürük bezleri tümörlerinin büyük çoğunluğu benign, yani iyi huyludur. Kötü huylu tümörlerin ise sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte, yaşın ilerlemesi, sigara, alkol kullanımı ve radyasyon maruziyeti gibi faktörlerin risk artırdığı düşünülmektedir.
İyi huylu tümörler genellikle cerrahi müdahale olmadan, minimal invaziv yöntemlerle veya sınırlı cerrahi girişimlerle tamamen çıkarılabilir. Kötü huylu tümörlerde ise, tümörün büyüklüğü ve yayılım durumu göz önüne alınarak, kapsamlı bir cerrahi operasyon ve sonrasında radyoterapi veya kemoterapi gibi adjuvan tedaviler uygulanabilir. Erken tanı ve uygun tedavi sayesinde hastalar, genellikle ameliyat sonrası kısa sürede normal yaşamlarına dönebilmekte ve beslenme konusunda herhangi bir kısıtlama yaşamamaktadırlar. Memorial Şişli Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Selçuk Güneş, tükürük bezi tümörleri üzerine önemli bilgiler paylaştı.
Tükürük Bezleri ve İşlevleri
Tükürük bezleri, baş ve boyun bölgesine yerleşmiş ve ağız içi ile yutak bölgesinin nemli kalmasını sağlayan, konuşma, tat alma ve sindirim süreçlerine destek olan salgı bezleridir. Bu bezler, genellikle iki kategoriye ayrılır: minör ve majör tükürük bezleri. Minör bezler, ağız içi, yutak ve gırtlağın üst bölgelerinde yaklaşık 700-1000 arasında sayıda bulunurken, majör bezler ağız tabanı ve yanaklarda yer alan büyük bezlerdir ve toplamda altı adet büyük bezden oluşur. Bu bezlerin salgıları, sadece sindirime değil, aynı zamanda ağız ve diş sağlığını korumada da büyük rol oynar.
Yüz Siniri ve Tükürük Bezleri
İki büyük tükürük bezinden biri olan parotis bezi, yüzün yanlarında bulunur ve diğerlerinden ayrılan en önemli özelliği içinden mimik kaslarını hareket ettiren yüz sinirinin (nervus fasialis) geçmesidir. Diğer büyük bezler arasında, çene altında yer alan submandibular bez bulunmaktadır. Bu bez, yüz sinirinin alt dudağı hareket ettiren dallarını içinden geçirir ve en sık taş hastalığı ile karşılaşılır. Üçüncü büyük bez ise dil altında yer alan ve diğer iki bezden farklı olarak çok sayıda kanal aracılığıyla tükürük salgısı sağlayan sublingual bezdir. Ayrıca, ağız ve yutak bölgesini örten mikroskobik boyuttaki minör tükürük bezleri, bölgedeki nem dengesini koruma görevini üstlenir.
Benign ve Malign Tükürük Bezi Tümörleri
Tükürük bezleri, zaman içinde çeşitli lezyonlara ev sahipliği yapabilir. Bu lezyonların benign (iyi huylu) ya da malignant (kötü huylu) olmasına göre tedavi yaklaşımı farklılık gösterir. Benign tümörler genellikle yavaş büyür, çevre dokulara zarar vermez ve ağrı yapmaz. Bu tümörler, genellikle uzun süre fark edilmeden kalabilir ve cerrahi ile kolaylıkla çıkarılabilir. Kötü huylu tümörler ise hızla büyüyerek çevre yapıları sarmaya başlayabilir, lenf bezlerine ve uzak organlara metastaz yapabilir. Bu nedenle, erken teşhis ve agresif tedavi büyük önem taşır. Tümörlerin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, sigara, alkol ve radyasyon maruziyeti önemli risk faktörleri olarak kabul edilmektedir.
Tanı ve Tedavi Yaklaşımları
Belirtiler genellikle çene altında, ağız içinde, yutak, yanak veya kulak bölgesinde şişliklerle kendini gösterir. Uzman KBB doktorları tarafından yapılan muayene sonrası, ultrason, bilgisayarlı tomografi (BT), kontrastlı manyetik rezonans görüntüleme (MR) ve iğne biyopsisi ile kesin tanı konulabilir. Benign tümörlerde, sinirleri koruyarak gerçekleştirilen minimal invaziv cerrahi yöntemler tercih edilir. Bu yöntemlerde, sinir takibini kolaylaştıran nöromonitör cihazları kullanılarak, sinir hasarı en aza indirilir. Kötü huylu tümörlerde ise, tümörün yayılımını değerlendirmek amacıyla PET-CT taraması yapılır. Vücutta yayılım olmadığı saptandıktan sonra, tümörün tam çıkarılması için cerrahi planlama yapılır; bu süreçte, tümörün sınırlarını net belirlemek ve siniri korumak amaçlanır. Ayrıca, boyun diseksiyonu ve gerekirse, radyoterapi ve kemoterapi gibi tamamlayıcı tedaviler, multidisipliner konsey kararlarıyla belirlenir.
Ameliyat Sonrası ve İyileşme Süreci
Her iki durumda da, öncelikli hedef, çevre dokulara ve sinirlere minimum zarar vererek, hastanın fonksiyonlarını korumaktır. Ameliyat sonrası hastalar, genellikle 1-2 günlük yatış sonrası taburcu edilir ve kısa sürede günlük hayatlarına dönebilir. Beslenme alışkanlıklarında herhangi bir kısıtlama olmadan, normal bir şekilde yaşamlarına devam ederler. Bu süreçte, hastaların konforlu ve sorunsuz bir iyileşme dönemi geçirmeleri sağlanır.